Research Article
Hamza Çınar, Ali Aygün
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 1, pp. 6-9
ABSTRACT
Aim: Most of the patients presenting to the emergency department with an preliminary diagnosis of acute appendicitis (AA) are undergoing standing plain abdominal radiography (SPAR), but SPAR's contribution to the diagnosis of AA is being questioned today. The aim of our study is to evaluate the importance of SPAR in the diagnosis of AA to elucidate this controversial issue.
Material and Methods: We evaluated preoperative SPAR findings and pathology results of patients who were operated with the diagnosis of AA between 2014 and 2017 at General Surgery Department of Ordu University Training and Research Hospital. The relationship between the presence/absence of the SPAR findings and the diagnosis of AA were analyzed.
Results: 140 (77.8%) of 180 patients who were operated for suspicion of AA underwent SPAR. Of the 105 patients with SPAR findings, 90 (85.7%) had AA and 15 (14.3%) were no. No findings were found in the 35 of patients who underwent SPAR, 25 (71.4%) had AA and 10 (28.6%) did not. There was no statistically significant difference in the diagnosis of AA in patients with and without SPAR findings (p = 0.098). Of the 140 patients undergoing SPAR, 115 (82.1%) had AA, and 25 (17.9%) were no. Of the 40 patients without SPAR, 27 (67.5%) had AA and 13 (32.5%) did not. Whether or not SPAR was performed did not affect the diagnosis of AA (p = 0.07).
Conclusion: SPAR rarely helps in diagnosis of AA. SPAR should not be routinely taken to every patient considered AA. If there is another cause of acute abdomen other than AA as a pre-diagnosis in the physician's mind, SPAR may be taken because it is cheap, accessible and easily interpretable.
Keywords: appendicitis, plain abdominal radiographs, diagnosis
ÖZ
Amaç: Akut apandisit (AA) ön tanısıyla acile başvuran hastaların çoğuna ayakta düz batın grafisi (ADBG) çekilmektedir; fakat ADBG’nin AA tanısına katkısı günümüzde sorgulanmaktadır. Çalışmamızın amacı tartışmalı olan bu konuyu aydınlatmak için ADBG’nin AA tanısındaki önemini irdelemektir.
Gereç ve Yöntemler: Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünde 2014 ve 2017 yılları arasında AA ön tanısıyla ameliyat edilen hastaların preoperatif çekilen ADBG bulguları ile patoloji sonuçları kıyaslandı. ADBG bulguları ile AA tanısı arasındaki ilişki irdelendi.
Bulgular: AA şüphesi nedeniyle ameliyat edilen 180 hastanın 140 (%77,8)’ına ADBG çekildi. ADBG de bulguya rastlanan 105 hastanın 90’nın (%85,7) da AA varken 15’ inde (%14,3) yoktu. ADBG’de herhangi bir bulguya rastlanmayan 35 hastanın ise 25’ inde (%71,4) AA varken 10’ unda (%28,6) yoktu. ADBG bulgusu olan ve olmayan hastalar da AA tanısı koyma açısından istatistiksel olarak bir fark yoktu(p=0,098). ADBG çekimi yapılan hastaların 115’ inde (%82,1) AA varken 25’ inde (%17,9) yoktu. ADBG çekimi yapılmayan hastaların ise 27’ sinde (%67,5) AA varken 13’ ünde (%32,5) yoktu. ADBG çekimi yapılıp yapılmaması AA tanısına etki etmemektedir (p=0,07).
Sonuç: ADBG, AA tanısını koymada nadiren yardımcı olur. AA düşünülen her hastaya ADBG çekmektense hekimin aklında ön tanı olarak AA dışında başka bir akut batın nedeni daha varsa ucuz, erişilebilir ve kolay yorumlanabilir olması nedeniyle ADBG çekilebilir.
Keywords: apandisit, karın radyografisi, teşhis
Research Article
Özgür Dağlı, Gül Durmuş
Ortadogu Tıp Derg, Volume 10, Issue 2, pp. 162-166
ABSTRACT
Aim: Although the definitive diagnosis of brucellosis requires isolation of the Brucella species, diagnosis is usually made based on both clinical and laboratory findings. The aim of this study was to determine the minimum required parameters that could be valuable in the diagnosis of brucellosis.
Material and Method: A retrospective study was performed to compare the clinical and laboratory findings in 50 patients who were confirmed to have brucellosis by cultures with 50 patients with fever. Features independently predictive of brucellosis were assessed by multivariate logistic regression. Sensitivity, specificity and positive and negative predictive values were estimated.
Results: Significant clinical features of brucellosis were hepatomegaly, splenomegaly, arthritis, RF positivity, leucopenia, thrombocytopenia, anemia, and elevated ALT levels. Five of these features were found to be predictive for the diagnosis of brucellosis; splenomegaly, arthritis, RF positivity, thrombocytopenia and elevated ALT levels.
Conclusion: For the diagnosis of brucellosis, serum aglutination test does not have high specificity and sensitivity and waiting the results of cultures will delay the proper treatment. Predictive value of these results are worth taking into consideration in endemic regions.
Keywords: Brucellosis, diagnosis, prediction
ÖZ
Amaç: Brusellozun kesin tanısı bakterinin izolasyonu ile konsa da çoğunlukla klinik ve laboratuvar bulgulara dayanır. Bu çalışmanın amacı bruselloz’un tanısında gereken parametreleri ve tahmin değerlerini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Kültürde izole ederek tanı konan 50 bruselloz hastasının klinik ve laboratuvar bulguları ile klinikte ateş nedeni ile yatırılmış 50 hastanın bulguları retrospektif olarak taranarak karşılaştırıldı. Bu veriler lojistik regresyon analizi ile değerlendirildi. Sensitivite, spesifisite, pozitif ve negatif prediktif değerler hesaplandı.
Sonuçlar: Brusellozun anlamlı klinik özellikleri; hepatomegali, splenomegali, artrit, RF pozitifliği, lökopeni, trombositopeni, anemi ve artmış ALT seviyeleri olarak saptandı. Bu özelliklerden ise splenomegali, artrit, RF pozitifliği, trombositopeni ve artmış ALT seviyelerinin Bruselloz’un tanısında anlamlı tahmin değerlerine sahip olduğu tespit edildi.
Yorum: Bruselloz’un tanısında serum aglütinasyon testlerinin yeterli, yüksek düzeyde spesifisite ve sensitivite değerleri bulunmamakta, kültür sonuçlarının beklenmesi de tedaviyi geciktirebilmektedir. Bu nedenle endemik bölgelerde bruselloz tanısı için bu sonuçların tahmini tanısal değerleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Keywords: Bruselloz, teşhis, tahmin