Research Article
Ali Güngör, Cüneyt Karagöl
Ortadogu Tıp Derg, Volume 12, Issue 1, pp. 1-6
ABSTRACT
Aim: Complementary feeding is important for growth in infancy. In this study, we aimed to determine the knowledge of complementary feeding of mothers who take their children to our hospital and to evaluate the effects of mother’s and baby’s characteristics on complementary feeding.
Material and Method: Between December 2018 and February 2019, 259 mothers who admitted to our hospital were included in the study. Mothers’ knowledge and behavior about complementary feeding were questioned.
Results: The mean age of 259 mothers was 28.71 ± 5.09 years old. 94 (36.3%) of the participants introduced complementary feeding before six months. The mean time to introduce complementary feeding was 5.67 ± 0.84 months. Complementary feeding was introduced with 48.6% yoghurt, 17.8% fruit puree and 17% soup. The most frequent reason for early onset was the weight gain of the baby and the decrease in breast milk. A significant difference was found between the monthly income of the family, smoking and working of the mother, and early initiation of complementary feeding. The use of feeding bottles and/or pacifiers was also associated with early onset of complementary feeding.
Conclusion: Mothers’ time to introduce complementary feeding varies. Mothers should be given more education about complementary feeding for healthy development of babies.
Keywords: mother, complementary feeding, infant
ÖZ
Amaç: Tamamlayıcı beslenme süt çocuğu döneminde büyüme gelişmenin devamı için önemlidir. Bu çalışmada, hastanemize çocuğunu muayeneye getiren annelerin tamamlayıcı beslenme ile ilgili bilgi düzeylerin belirlenmesi ve anne ile bebeğe ait özelliklerin tamamlayıcı beslenmeye etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Aralık 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında hastanemize başvuran 259 anne çalışmaya dahil edildi. Annelerin tamamlayıcı beslenme hakkındaki bilgi ve davranışları sorgulandı.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 259 annenin ortalama yaşı 28,71±5,09 yıldı. Katılımcı annelerin 94’ü (%36,3) tamamlayıcı beslenmeye altı aydan önce başlamıştı. Tamamlayıcı beslenmeye başlanma zamanı ortalama 5,67±0,84 aydı. Tamamlayıcı beslenmeye en fazla %48,6 yoğurt, %17,8 meyve püresi ve %17 çorba ile başlanmaktaydı. En sık erken başlama sebebi bebeğinin kilo almasında ve anne sütünde azalma olmasıydı. Ailenin aylık geliri, annenin sigara içmesi ve çalışıyor olması ile tamamlayıcı beslenmeye erken başlama arasında anlamlı farklılık saptandı. Biberon ve/veya emzik kullanımının tamamlayıcı beslenmeye erken başlanması ile ilişkili olduğu saptandı.
Sonuç: Annelerin tamamlayıcı beslenmeye başlama zamanları farklılık göstermektedir. Bebeklerin sağlıklı gelişimi için annelere bu konuda daha fazla eğitim verilmesi gerekmektedir.
Keywords: anne, tamamlayıcı beslenme, bebek
Research Article
Özlem Özkul, Bayram Kızılkaya, Hüseyin Eren, Teslime Ayaz, Cemil Bilir
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 4, pp. 390-395
ABSTRACT
Background: Glomerular filtration rate (GFR) measurements are critical in patients with cancer. A variety of methods are used to calculate the estimated GFR. The aim of this study is to investigate whether there is a correlation between these methods and oncologic outcomes according to the stage and treatment agents.
Methods: A total of 153 patients were retrospectively recruited. All GFR measurement methods was determined in all patients, before the first cycle of chemotherapy and before the subsequent administrations.
Results: In the study population 40% of whom received platinum-based chemotherapy. In this group, overall survival was statistically significant in patients with a CKD-EPI creatinine value of 65 or greater (p:0.023). When we separated the arms according to the stage, there was no relationship between CKD-EPI Cystatin C and progression-free survival in metastatic patients (p: 0.13). In the non-metastatic group, median DFS was 7 months and OS was 13.9 months in patients with CKD-EPI Cystatine C level above 45 (p:0.005).
Conclusions: Both CKD-EPI creatinine and CKD-EPI cystatin C were significantly associated with overall survival and disease-free survival in patients receiving platinum-based chemotherapy. When assessed according to the stage, there was a general survival relationship with CKD-EPI cystatin C in the non-metastatic group and in the other groups there was no significant correlation with the estimated GFR measurements.
Keywords: estimated glomerular filtration methods, chemotherapy, overall survival
ÖZ
Amaç: Glomerüler filtrasyon hızı (GFR) ölçümleri kanser hastalarında kritiktir. Tahmini GFR’yi hesaplamak için çeşitli yöntemler kullanılır. Bu çalışmanın amacı, bu yöntemler arasında bir korelasyon olup olmadığını araştırmak ve onkolojik sonuçların evre ve tedavi ajanlarına göre değişip değişmediğini araştırmaktır.
Metot: Toplam 153 hasta retrospektif olarak tarandı. Tüm hastalarda kemoterapi tedavisinin 1. Siklusu öncesi ve sonraki kemoterapi sikluslarından önce tüm GFR ölçüm metodları hesaplanarak kaydedildi.
Sonuçlar: Çalışma populasyonundaki hastaların %40’ı platin bazlı kemoterapi aldı. Bu grupta CKD-EPI kreatinin değeri 65 ve üzerinde olan hastalarda genel sağkalım istatistiksel olarak anlamlıydı (p:0,023). Kolları evreye göre ayırdığımızda metastatik hastalarda CKD-EPI sistatin C ve progresyonsuz sağkalım arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamadı (p:0,13). Metastatik olmayan grupta CKD-EPI sistatin C seviyesi 45’in üzerinde olan hastalarda ortanca DFS 7 ay ve ortanca OS 13,9 ay olarak bulundu (p:0,005).
Tartışma: Platin bazlı kemoterapi alan hastalarda hem CKD-EPI kreatinin hem de CKD-EPI sistatin C genel sağkalım ve hastalıksız sağkalım ile anlamlı olarak ilişkili bulundu. Evrelere göre değerlendirildiğinde, metastatik olmayan grupta CKD-EPI sistatin C ile genel sağkalım arasında anlamlı ilişki bulunmuş olup, diğer gruplarda tahmini GFR ölçüm metotları ile anlamlı korelasyon bulunmadı.
Keywords: tahmini glomerular filtrasyon metotları, kemoterapi, genel sağkalım
Research Article
Funda İncekara, Ebru Sayılır Güven, Şevki Mustafa Demiröz, Merve Şengül İnan, Koray Aydoğdu, Funda Demirağ, Selim Şakir Erkmen Gülhan, Sadi Kaya, Göktürk Fındık
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 2, pp. 125-130
ABSTRACT
Objectives: Pulmonary giant cell carcinoma (PGCC) is a histological type of nonsmall cell lung cancer and classified as one of the five subtypes of sarcomatoid carcinoma of the lung. Pure PGCC is very rare.
Material and Method: We represent our experience in the management of 7 patients (6 males and 1 female, with a range of 44-63 yr) with PGCC. The most representing symptoms were cough and hemoptysis. Upper lobectomy (n=7) and additionally mediastinal lymphadenectomy were performed in all patients.
Results: Definitive histological examination confirmed the diagnosis of PGCC in all cases. Even though there was no perioperative mortality, postoperative complications developed in a case were hemorrhage in the early perioperative period and bronchus fistula after two months from the operation. The mean survival of the patients was estimated as 28.8 months (38 days - 116 months).
Conclusion: The main treatment for PGCC is the complete surgical resection. Complete surgical resection was found to be usefull as a treatment of choice of PGCC in the early stage and contributed to survival.
Keywords: chemotherapy, giant cell carcinoma, radiotherapy, surgery, World Health Organization
ÖZ
Amaç: Pulmoner dev hücreli karsinom (PDHK) küçük hücreli dışı akciğer kanserinin bir histolojik tipidir ve akciğer sarkomatoid karsinomunun beş subtipinden biri olarak sınıflandırılır. Pür PDHK çok nadirdir.
Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde PDHK nedeni ile tedavi gören 7 hastayla ilgili tecrübelerimizi sunduk (6 erkek ve 1 kadın, yaş aralığı 46-63 yıl). En sık görülen semptomlar öksürük ve hemoptizi idi. Üst lobektomi (n=7) ve ek olarak mediastinal lenfadenektomi bütün hastalara uygulandı.
Bulgular: Kesin histolojik inceleme ile tüm hastalarda PDHK tanısı doğrulandı. Herhangi bir perioperatif mortalite görülmemesine rağmen bir olguda ameliyat sonrası komplikasyon gelişti; erken perioperatif dönemde hemoraji ve operasyondan iki ay sonra bronşiyal fistül gelişti. Hastaların ortalama sağkalımı 28,8 ay (38 gün-116 ay) olarak bulundu.
Sonuç: PDHK için asıl tedavi komplet cerrahi rezeksiyondur. Komplet cerrahi rezeksiyonun erken evre PDHK için yararlı bir tedavi tercihi olduğu ve sağkalıma katkı sağladığı bulunmuştur.
Keywords: kemoterapi, dev hücreli karsinom, radyoterapi, cerrahi, Dünya Sağlık Örgütü
Research Article
Çağlayan Geredeli
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 1, pp. 10-14
ABSTRACT
Aim: The microtubule inhibitor eribulin mesylate anthracycline and taxane resistance have been accepted for use in patients with metastatic breast cancer. The goal is to investigate the efficacy of eribulin mesylate.
Material and Methods: Retrospective study was carried out in Istanbul Okmeydanı educational and research hospital medical oncology clinic patients who were treated for metastatic breast cancer and who had received at least 2 serial chemotherapy including anthracycline and taksan.
Results: A total of 25 patients were included in the study. Median age was 54.9 (range 36-73). Median follow-up time is 11.6 months. 68% of the patients were ER positive, 68% were Pr positive, 8.3% were HER2 positive and 6.2% were triple negative. 78% of the patients had liver, 64% had bone, and 36% had lung metastases. The treatement line number was 4.4 (min3-max6). The number of cycles of Eribulin was 6.6 (min 1-max 33). Median PFS is 6.6 (0-26) months and median OS is 17 (0-30). There were 8% complete response (2 patients), 12% (3 patients) partial response, 52% (13 patients) stable response and 28% (7 patients) progressive disease. there was no difference in survival according to patients' hormone receptor status and HER2 status (P = 0.187). There was no difference in survival according to the metastatic sites in the patients (P = 0.875). Grade 3 to 4 hematologic toxicity in 12% (3 patients) and grade 3-4 neuropathy in 4% (1 patient) in the patient,40% (10 patients) grade 1-2 hematologic toxicity in the patient, grade 1-2 neuropathies were seen
Conclusion: Eribulin mesylate have been found to be effective and tolerable in line 3 and more than subsequent line in the treatment of patients with metastatic breast cancer who anthracycline and taksan resistance and previously received multiple line chemotherapy.
Keywords: metastatic breast cancer, chemotherapy, eribulin mesylate
ÖZ
Amaç: Mikrotübül inhibitörü olan eribulin mesilat antrasiklin ve taksana rezistant metastatik meme kanserli hastalarda kullanımı kabul edilmiştir. Amaç eribulin mesilatın etkinliğini araştırmak.
Gereç ve Yöntemler: Retrospektif çalışmada İstanbul Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanesi tıbbi onkoloji kliniğinde metastatik meme kanseri nedeniyle tedavi görmekte olan ve öncesinde antrasiklin ve taksan dahil olmak üzere en az 2 seri kemoterapi almış olan hastalar alındı.
Bulgular: Çalışmaya toplam 25 hasta alındı. Median yaş 54,9 (range 36-73) idi. median takip süresi 11.6 aydı. Hastaların %68 ER pozitif, %68 Pr pozitif, %8,3 HER2 pozitif ve %6,2 triple negatifti. Hastalardan %78 inde karaciğer, %64 ünde kemik,%36sında akciğer metastazı mevcuttu. Eribuli seri sayısı 4,4 (min3-max6) idi. Eribulin kür sayısı 6,6 (min 1-max 33) idi. Median PFS 6,6 (0-26) ay olup median OS 17 (0-30) aydı. %8 inde tam yanıt (2 hasta), %12 (3hasta) sinde parsiyel yanıt,%52 (13 hasta) stabil yanıt ve %28 (7 hasta ) progresif hastalık mevcuttu. Hastaların hormon reseptör durumu ve HER2 durumuna göre sağ kalımda farklılık yoktu(P=0,187). Hastalardaki metastaz bölgelerine göre de sağ kalım da farklılık tespit edilmedi(P=0,875). %12 (3 hasta) hastada grade 3-4 hematolojik toksisite ve %4( 1 hasta )hastada grade 3-4 nöropati görülmüşken %40 (10 hasta ) hastada grade 1-2 hematolojik toksisite, %24 (6hasta ) hastada grade 1-2 nöropati görülmüştür.
Sonuç: Eribulin mesilat antrasiklin ve taksan rezistans önceden çoklu seri kemoterapi almış metastatik meme kanserli hastaların tedavisinde 3. Seri ve daha sonraki serilerde etkin ve tolerabl bulunmuştur.
Keywords: metastatik meme kanseri, kemoterapi, eribulin mesilat
Research Article
Ersin Özaslan, Oktay Bozkurt, Ayşe Ocak Duran, Mahmut Uçar, Mevlude İnanç, Metin Özkan
Ortadogu Tıp Derg, Volume 9, Issue 4, pp. 163-169
ABSTRACT
Aim: Currently, there is required effective option in third line therapy after irinotecan and oxaliplatin based regimen because of survival of metastatic colorectal carcinoma (mCRC) increase. A repeated chemotherapy regimen (rechallenge therapy) may be an option in selective patients.
Material and Method: Patients were rechallenged with irinotecan or oxaliplatin regimen as a third line therapy which was the same therapy that they received as the first line. Response Evaluation Criteria in Solid Tumors (RECIST) was used to retrospectively calculate tumor response and Kaplan Meier method to calculate survival.
Results: Forty-five patients were found to be eligible for this study. The median follow up duration was 29 months. Thirty-three patients (73%) had been lost during follow up. Of the rechallenge treatments, 23 (51%) patients were administered irinotecan and 22 (49%) oxaliplatin based regimens. Most patients had a good performans status as 0 or 1 and K-RAS wild-type was detected in 31 (69%) of the patients. The common toxicities were haematologic and gastrointestinal, mostly grade 1 and 2. Response rate was 8.9%, while 25 (55.5%) of the patients had stable disease. Clinical benefit rate was calculated as 64.4%. The median progression-free survival (PFS) as 6 months (95% CI: 4.68–9.55 months) and the median overall survival (OS) was found as 10 months (95% CI: 7.00–12.99 months).
Conclusions: The results of this study indicate that rechallenge treatment may be a right choice as a third line therapy for selected patients.
Keywords: metastatic colorectal carcinoma, rechallenge chemotherapy, third line, salvage, reintroduction
ÖZ
Amaç: Metastatik kolorektal kanser (mCRC) sağkalımı nedeniyle irinotekan ve oksaliplatin esaslı rejim sonrasında üçüncü basamak tedavide şu an etkili bir seçenek mevcut. Seçici hastalarda tekrarlayan bir kemoterapi rejimi (yeniden sorgulama terapisi) bir seçenek olabilir. Hastalar ve Yöntemler: Hastalar, irinotekan veya oksaliplatin rejimi ile birinci basamakta elde edilenlerle aynı tedavi olan üçüncü basamak tedavisi ile tekrar değerlendirildi. Katı tümörlerde yanıt değerlendirme kriterleri (RECIST) geriye dönük olarak tümör cevabı ve Kaplan Meier yöntemini hesaplayıp sağkalımı hesapladı. Bulgular: Kırk beş hasta bu çalışma için uygun bulunmuştur. Ortanca takip süresi 29 ay idi. Otuz üç hasta (% 73) takip sırasında kaybedildi. Yeniden direnç tedavilerinin 23'ünde (% 51) irinotekan ve 22 (% 49) oksaliplatin rejimi uygulandı. Çoğu hastada iyi performans durumu 0 veya 1, K-RAS yabani tip 31 hastada (% 69) tespit edildi. Genel toksisite, çoğunlukla grade 1 ve 2 olan hematolojik ve gastrointestinal idi. Yanıt oranı% 8.9 iken, 25 hastada (% 55.5) stabil hastalığa sahipti. Klinik fayda oranı% 64.4 olarak hesaplandı. Ortanca progresyonsuz sağkalım (PFS) 6 ay (% 95 CI: 4.68-9.55 ay) ve medyan genel sağkalım (OS) 10 ay olarak bulundu (% 95 CI: 7.00-12.99 ay). Sonuçlar: Bu çalışmanın sonuçları, yeniden seçilme tedavisinin seçilen hastalar için üçüncü basamak tedavisi olarak doğru seçim olabileceğini göstermektedir.
Keywords: metastatic colorectal carcinoma, rechallenge chemotherapy, third line, salvage