Case Report
Buket Ci̇nemre, Ali Erdogan, Burak Kulaksizoglu, Sinan Mert Bi̇ngol
Ortadogu Tıp Derg, Volume 12, Issue 2, pp. 295-298
ABSTRACT
Hyponatremia is a potentially dangerous side effect of antidepressants. Almost every antidepressant can cause hyponatremia. Duloxetine-induced hyponatremia is a side effect that is usually seen in older women. In addition to advanced age and female sex; low body weight, presence of comorbid diseases are other important risk factors for the development of hyponatremia. In this case report we present a patient with depressive disorder who developed hyponatremia with duloxetine treatment which resolved immediately after the cessation of the medication with supportive electrolyte treatment. In our case, the resolution of hyponatremia with supportive electrolyte treatment in addition to the cessation of duloxetine reminds us about the importance of monitoring sodium levels both before and after antidepressant treatment in geriatric populations.
Keywords: hyponatremia, duloxetine, antidepressant side effect
ÖZ
Hiponatremi, antidepresanların potansiyel olarak tehlikeli bir yan etkisidir. Hemen hemen her antidepresan hiponatremiye neden olabilir. Duloksetin kaynaklı hiponatremi genellikle yaşlı kadınlarda görülen bir yan etkidir. İleri yaş ve kadın cinsiyetine ek olarak; düşük vücut ağırlığı, komorbid hastalıkların varlığı hiponatremi gelişimi için diğer önemli risk faktörleridir. Bu olgu sunumunda, ilacın kesilmesinden hemen sonra düzelen duloksetin tedavisi ile hiponatremi gelişen depresif bozukluğu olan bir hasta sunulmaktadır. Bizim olgumuzda, duloksetin kesilmesine ek olarak, hiponatreminin destekleyici elektrolit tedavisi ile çözülmesi bize geriatrik popülasyonlarda antidepresan tedavisinden önce ve sonra sodyum seviyelerinin izlenmesinin önemini hatırlatmaktadır.
Keywords: hiponatremi, duloksetin, antidepresan yan etkisi
Research Article
Mehmet Suat Yalçın, Fatih Kaya
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 4, pp. 524-528
ABSTRACT
Aim: Approximately 210 million peoples worldwide are estimated to be infected with chronic HCV. Nowadays, with the use of direct-acting antiviral agents, sustained viral response rates of more than 95% have been achieved in HCV. In our country, these drugs have been used for the last two years. The desired results could not be reached in the number of patients reaching treatment.
In this study, we investigated the prevalence of HBsAg and HCV in Aksaray. In addition, we aimed to reveal the demographic characteristics of patients infected with HCV, their awareness about the disease and the rates of access to treatment.
Material and methods: In this study, 11716 patients admitted to Aksaray Training and Research Hospital Gastroenterology, Infectious Diseases Outpatient Clinic and Endoscopy Unit between January 2016 and October 2018 were retrospectively screened. HCV positive patients were called from their contact numbers.
Results: HBsAg was detected in 244 (2.08%) and anti-HCV positivity in 71 (0.6%) of 11716 patients. Fifty-three patients with HCV were included in the study. 16 patients could not be reached. Nine of these patients were treated with new treatment regimens at the external center. Nine patients were reached during this study and were provided access to treatment. All of these patients were able to tolerate treatment and a permanent viral response was found.
Conclusion: Direct effective antiviral agents are effective and safe drugs in patients with HCV. Additional efforts and means of communication are needed to enable patients to access drugs.
Keywords: hepatitis C virus, direct effective antiviral agents, permanent viral response
ÖZ
Amaç: Tüm dünyada yaklaşık olarak 210 milyona yakın kişinin kronik HCV ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde doğrudan etkili antiviral ajanların kullanılmasıyla HCV’de tedavi başarısı %95’in üzerinde kalıcı viral yanıt oranlarına ulaşılmıştır. Ülkemizde de bu ilaçlar son iki yıldır kullanılmaktadır. Tedaviye ulaşan hasta sayılarında istenen sonuçlara ulaşılamamıştır.
Bu çalışmada Aksaray İlindeki HBsAg ve HCV prevalansını araştırdık. Ayrıca HCV ile enfekte olan hastaların demografik özellikleri, hastalıkla ilgili farkındalıklarını ve tedaviye ulaşım oranlarını ortaya çıkarmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Ocak 2016 ile Ekim 2018 tarihleri arasında Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji, Enfeksiyon hastalıkları polikliniği ve endoskopi ünitesine başvuran 11716 hasta geriye doğru tarandı. HCV pozitif hastalar iletişim numaralarından arandı.
Bulgular: 11716 hastanın 244’ünde (%2,08) HBsAg ve 71’inde (%0,6) anti-HCV pozitifliği saptandı. Ulaşılabilen elli üç HCV’li hasta çalışmaya alındı. 16 hastaya ulaşılamadı. Bu hastalardan 9’unun dış merkezde yeni tedavi rejimleri ile tedavi aldıkları saptandı. Dokuz hastaya bu çalışma sırasında ulaşılarak tedaviye ulaşmaları sağlandı. Bu hastaların tamamının tedaviyi tolere edebildiği ve kalıcı viral yanıt sağlandığı tespit edildi.
Sonuç: HCV’li hastalarda doğrudan etkili antiviral ajanlar etkili ve güvenilir ilaçlardır. Hastaların ilaçlara ulaşımını sağlamak için ek çabalara ve bilgilendirmelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Keywords: hepatit C virüsü, direk etkili antiviral ilaçlar, kalıcı viral yanıt
Research Article
Selma Karaahmetoğlu
Ortadogu Tıp Derg, Volume 10, Issue 3, pp. 279-283
ABSTRACT
Aim: Histamine is a common anhydrous substance in the organism. Histamine responses of the cells were found in the cytoplasm of H1 and it is provided by H2 receptors. In the IBU study, it was aimed to investigate the effect of drug-blocking of histamine receptors commonly found in organism on blood gas, which is maintained in a very narrow range with kidney lung and hemoglobin.
Material and Method: Between 1988-1989, 25 female and 20 male patients who were hospitalized in Ankara Numune Hospital 1st Internal Medicine Clinic were included in this study. H1 and peptic ulcer patients received H2 receptor antagonists intravenously at the usual treatment dose and blood gas samples were taken before and 1 hour after administration. Blood gas evaluation was performed in the control group at 1 hour interval without drug administration.
Result: The change of pH, pO2, HCO3, BEB, BEcf of H1 receptor antagonists was statistically insignificant (p>0.05) while pCO2 value was statistically significant (36.01+4.023 before treatment, 34.42+3.72 p<0.05 after treatment). H2 receptor antagonist administration showed statistically insignificant change in pCO2 and pO2 levels but statistically significant increase in pH (<0.05), HCO3 (p<0.001), BEB (p<0.01) and BEcf (p<0.01).
Conclusion: Histamine receptor antagonist drugs may cause changes to the blood gas parameters that are not pathological depending on the receptors to which they are antagonized. However, there is a need for more extensive work to comment on whether or not they will cause serious problems in clinical situations that cause change in blood gas.
Keywords: H1 and H2 receptor antagonist, blood gas, effect
ÖZ
Amaç: Histamin organizmada yaygın olarak bulunan bir amindir. Hücrelerin histamine yanıtları sitoplazmada bulunan H1 ve H2 reseptörleri ile sağlanır. Bu çalışmada organizmada yaygın olarak bulunan histamin reseptörlerinin ilaçlarla bloke edilmesinin böbrek akciğer ve hemoglobin aracılığı ile çok dar aralıkta dengede tutulan kan gazı üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışma 1988-1989 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi 1. Dahiliye Kliniği’ne yatarak tedavi gören 25 peptik ülser, 10 alerji, 10 kan gazını etkilemeyen farklı hastalık nedeniyle yatan 25 kadın 20 erkek olgu alındı. Alerji nedeniyle yatan hastalara H1 ve peptik ülser hastalarına H2 reseptör antagonistleri olağan tedavi dozunda intravenöz uygulandı. Uygulamadan önce ve uygulamadan 1 saat sonra kan gazı örnekleri alınarak değerlendirme yapıldı. Kontrol grubuna ilaç verilmeksizin 1 saat ara ile kan gazı değerlendirmesi yapıldı.
Bulgular: H1 reseptör antagonistlerinin pH, pO2, HCO3, BEB, BEcf değişimi istatistiksel olarak anlamsız bulunurken (p>0.05), pCO2 değerinde ise istatisksel olarak anlamlı düşme (ilaç öncesi 36,01+4,023; ilaç sonrası ortalama pCO2 34,42+3,72 p<0.05) saptandı. H2 reseptör antagonisti uygulamasında ise pCO2 ve pO2 değişiminde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik bulunmazken, pH (<0.05), HCO3 (p<0.001), BEB (p<0.01) ve BEecf (p<0.01) değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı artma bulundu
Sonuç: Histamin reseptör antagonisti ilaçlar kan gazı parametrelerinde antagonize ettikleri reseptörlere bağlı olarak patolojik sınırlarda olmayan değişimlere neden olabilirler. Ancak kan gazında değişime neden olan klinik durumlarda ciddi problem yaratıp yaratmayacakları hakkında yorum yapabilmek için daha kapsamlı çalışmalara gereksinim vardır.
Keywords: H1 ve H2 reseptör antagonisti, kan gazı, etki