Case Report
Mehmet Zengin, Hüsniye Esra Paşaoğlu, Nevra Dursun
Ortadogu Tıp Derg, Volume 12, Issue 1, pp. 52-56
ABSTRACT
Glomus tumors are rare, usually bening mesenchmyal tumors arising from the glomus corpuscles. The majority of the glomus tumors are located in the distal extremities, particularly in the subungual region, but can also be seen in different localization including the trachea, kidney, lung, uterus, vagina and gastrointestinal tract. Stomach localization is very rare. In this article, diagnostic problems of a gastric glomus tumor are discussed in the light of the literature. A 62-year-old female patient who admitted to general surgery with epigastric pain. Endoscopic examination revealed a 3cm submucosal lesion in the antrum localization and wedge resection was performed. Histopathologic examination revealed a small, monotonous tumor with round nuclei around the hyalinizing vessels. Immunohistochemically, SMA, calponin, MSA positive; cytokeratin, S-100, synaptophysin, chromogranin A and NSE were negative. Our case was diagnosed as Glomus Tumor. Glomus tumors should be considered in the differential diagnosis of the gastric nodular tumoral lesions. Although gastric glomus tumor is usually benign, malign behaviour cannot be excluded. Therefore all the cases have to be followed up.
Keywords: glomus tumor, stomach, submucosal lesion
ÖZ
Glomus tümörleri, glomus cisimciklerinden gelişen, nadir görülen, mezenkimal kökenli tümörlerdir. Çoğu distal ekstremite, özellikle subungual bölge yerleşimli olmakla birlikte trakea, böbrek, akciğer, uterus, vagina ve gastrointestinal sistem gibi farklı lokalizasyonlarda da görülebilir. Mide yerleşimi ise oldukça nadirdir. Bu yazıda mide yerleşimli bir glomus tümörünün tanı problemleri literatür bilgileri ışığında tartışıldı. Epigastrik ağrı şikayeti ile genel cerrahi polikliniğine başvuran 62 yaşında kadın hasta, endoskopik incelemede mide antrum lokalizasyonlu 3cm çapında submukozal lezyon tesbit edilip wedge rezeksyon uygulandı. Histopatolojik incelemede hyalinize damarların çevresinde, yuvarlak nükleuslu, küçük, monoton hücrelerden oluşan tümöral lezyon izlendi. İmmuhistokimyasal olarak SMA, kalponin, MSA pozitif; sitokeratin, S-100, sinaptofizin, kromogranin A ve NSE negatif olarak izlenmiştir. Olgumuza bu bulgular eşliğinde Glomus Tümörü tanısı verildi. Glomus tümörü midede lokalize submukozal nodüler lezyonların ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır. Çoğunlukla benign davranışlı olmasına rağmen öngörülemeyen malign davranış potansiyeli nedeniyle tüm olgular takip edilmelidir.
Keywords: glomus tümörü, mide, submukozal lezyon
Case Report
Mehmet Suat Yalçın, Serhat Sayın, Burak Bursalı
Ortadogu Tıp Derg, Volume 11, Issue 2, pp. 214-216
ABSTRACT
Gastric outlet obstruction is a clinical syndrome characterized by epigastric abdominal pain due to mechanical occlusion and postprandial vomiting. An 82-year-old male patient applied to the emergency service with nausea, vomiting and abdominal pain. The patient with amylase elevation was admitted with pre-diagnosis of acute pancreatitis. However, pancreas parenchyma was normal in abdominal CT. A giant gastric polyp causing gastric outlet obstruction was detected in endoscopy which was decided after duodenal wall thickening. Tubular adenoma with high grade dysplasia was detected in biopsy. Here, we aim to present a case of gastric polyp that can rarely cause gastric outlet obstruction.
Keywords: gastric outlet obstruction, gastric polyp, endoscopy
ÖZ
Gastrik çıkış obstrüksiyonu, mekanik tıkanıklığa bağlı epigastrik karın ağrısı ve postprandiyal kusma ile karakterize klinik bir sendromdur. Seksen iki yaşında erkek hasta bulantı, kusma ve karın ağrısı ile acil servise başvurdu. Amilaz yüksekliği saptanan hasta akut pankreatit ön tanısı ile yatırıldı. Ancak abdomen tomografisinde pankreas parankimi normal saptandı. Duodenumda duvar kalınlaşması saptanması üzerine planlanan endoskopisinde gastrik çıkış obstrüksiyonuna sebep olan dev gastrik polip saptandı. Biyopsi sonucu high grade displazi içeren tubuler adenoma olarak saptandı. Burada gastrik çıkış obstrüksiyonuna nadiren sebep olabilen gastrik polip olgusunu sunmayı amaçladık.
Keywords: mide çıkış tıkanıklığı, gastrik polip, endoskopi
Research Article
Türkan Acar, Mehmet Fevzi Öztekin, Neşe Öztekin
Ortadogu Tıp Derg, Volume 10, Issue 4, pp. 511-515
ABSTRACT
Aim: Partial epilepsy is the most common type of seizure and in some patients sufficient seizure control may not
be achieved despite monotherapy and even polytherapy. Our aim in this study was to compare the efficacy and side
effects of levetiracetam or zonisamide add-on treatments in patients without seizure control with carbamazepine
monotherapy.
Material and Method: Thirty-two patients aged 18-54 years who were followed for at least 1 year by carbamazepine
monotherapy were included in the study. Zonisamide was added to 16 of these patients, and levetiracetam was added
to 16 of these patients. Patients were monitored for 3 months to be held at constant titration after the insertion therapy.
Results: The mean age of the group to which zonisamide was added was 33.4±10.6 (7 males, 9 females) while the
levetiracetam group had 35.7±11.5 (8 males, 8 females). When 3-month follow-up period was evaluated in terms of
total number of seizures, there was no statistically significant difference between the two groups in terms of efficacy
and side effects (p=0,377).
Conclusion: Levetiracetam or zonisamide can be used in patients with partial seizures with similar side effects and
fewer side effects in patients with seizure control.
Keywords: Levetiracetam, zonisamide, partial epilepsy
ÖZ
Amaç: Parsiyel epilepsi en sık görülen nöbet tipi olup bazı hastalarda monoterapi ve hatta politerapiye rağmen yeterli nöbet kontrolü sağlanamayabilir. Bu çalışmadaki amacımız karbamazepin monoterapisi ile nöbet kontrolü sağlanamamış hastalarda levetirasetam veya zonisamid ekleme tedavilerinin etkinlik ve yan etki bakımından karşılaştırılması hedeflenmiştir.
Gereç ve Yöntem: 18-54 yaş arası, en az 1 yıldır karbamazepin monoterapisi ile takip edilen 32 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların 16’sına zonisamid, 16’sına levetirasetam eklendi. Hastalar ekleme tedavisi sonrası sabit titrasyonda tutulacak şekilde 3 ay boyunca izlendi.
Bulgular: Zonisamid eklenen grubun yaş ortalaması 33,4±10,6 (7 erkek, 9 kadın) iken levetirasetam grubunda 35,7±11,5 (8 erkek, 8 kadın) idi. Toplam nöbet sayıları bakımından 3 aylık izlem süresi değerlendirildiğinde her iki grup arasında etkinlik ve yan etki bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,377).
Sonuç: Parsiyel nöbetlerin ekleme tedavilerinde levetirasetam veya zonisamid benzer oranda etkin olup nöbet kontrolü sağlanamayan hastalarda yan etki profilinin de az olması nedeniyle kullanılabilir.
Keywords: Levetirasetam, zonisamid, parsiyel epilepsi