Research Article
Neziha Yılmaz, Aydın Çifci, Mehmet Balcı, Salih Cesur, Seda Sabah özcan, S. Süha Şen, Reyhan Öztürk, Çiğdem Kader, Hasan Irmak, Mehmet İbiş, Laser Sanal
Ortadogu Tıp Derg, Volume 10, Issue 2, pp. 174-178
ABSTRACT
Amaç: Hepatit B virüsü (HBV) ve Hepatit C virüsü (HCV) diyaliz ünitelerinde sıklıkla bulaşabilen virüslerdendir. Okült HBV veya HCV enfeksiyonu serumda HBsAg veya anti-HCV saptanamayan kişilerdeki HBV veya HCV enfeksiyonunun varlığının kan veya karaciğer dokusunda moleküler yöntemlerle (HBV-DNA, HCV-RNA ile) gösterilmesidir. Bu çalışmada hemodiyalize giren, HBV ve HCV seronegatif hemodiyaliz hastalarına ait plazma örneklerinde HBV-DNA ve HCV-RNA tayini ile okült HBV ya da HCV enfeksiyonu sıklığının araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya hemodiyalize giren, HBV ve HCV göstergeleri (HBsAg, HBcIgG ve IgM , Anti-HCV) negatif olan 121 erişkin hasta dahil edildi. Hastalar hemodiyaliz süresi, kan transfüzyonu öyküsü, ailede hepatit B ve C enfeksiyonu varlığı açısından sorgulandı. Hastalardan alınan plazma örneklerinde HBV-DNA ve HCV-RNA varlığı COBAS® TaqMan® 48 Analyzer (for automated real-time PCR amplification and detection) kullanılarak COBAS Taqman kitleri ( Cobas Taqman HBV v.2 ve HCV v.2 Roche, US) kiti ile kantitatif olarak araştırıldı. .
Bulgular: Toplam 121 hemodiyaliz hastasının 1’inde (%0.82) HCV-RNA pozitifliği saptanırken (138.000 IU/ml ), 10(%8.2)’unda HBV-DNA saptanabilir düzeyde idi. HBV-DNA saptanan 10 plasma örneğinin 7 (%70)’sinde HBV-DNA düzeyi < 6IU/ml iken 3 (%30)’ünde HBV-DNA düzeyi > 6IU/ml olarak bulundu. HBV-DNA düzeyi > 6 IU/ml olan 3 hastaya ait HBV-DNA miktarları 108 IU/ml, 157.000.000 IU/ml ve 72.5 IU/ml olarak saptandı.
Sonuç: Çalışmamızda Hepatit B ve C yönünden serolojik göstergeleri negatif olan hemodiyaliz hastalarında okült hepatit B enfeksiyonu sıklığı okült hepatit C enfeksiyonundan yaklaşık 10 kat daha fazla oranda saptandı. Serumda, veya karaciğerde HBV-DNA veya HCV-RNA pozitifliği hemodiyaliz ünitelerinde potansiyel bulaş kaynağıdır. Hemodiyaliz hastalarında HBV veya HCV’ye bağlı okült hepatit varlığı diğer hastalara ve sağlık personeline bulaş olasılığı ve böbrek naklinden sonra hastalarda özellikle hepatit reaktivasyonu veya kronik karaciğer hastalığı gelişmesi açısından önemlidir. Bu nedenle özellikle transplantasyon planlanan hemodiyaliz hastalarında okült hepatit varlığı moleküler yöntemlerle araştırılmasının yararlı olacağı görüşündeyiz.
Keywords: Occult hepatitis, hepatitis B, hepatitis C, real-time PCR, hemodialysis patients
ÖZ
Aim: Hepatitis B (HBV) virus and Hepatitis C virus (HCV ) are commonly transmitted viruses in dialysis units. Occult HBV or HCV infections are HBV or HCV infections in patients when HBs Ag or anti-HCV is not detected in serum. In this study, it was aimed to detect HBV-DNA and HCV-RNA in plasma samples belonging to hemodialysis patients who are seronegative for HBV and HCV and to investigate frequency of occult HBV or HCV infections.
Material and Method: 121 adult patients who are receiving hemodialysis and whose HBV and HCV indicators (HBsAg, HBcIgG and IgM, Anti-HCV) are negative were included in the study. Presence of HBV-DNA and HCV-RNA in plasma samples of patients was investigated by using COBAS® TaqMan® 48 Analyzer (for automated real-time PCR amplification and detection) in a quantitative fashion with COBAS Taqman kits (Cobas Taqman HBV v.2 and HCV v.2 Roche, USA)
Results: In 1 out of 121 hemodialysis patients (0.82%), HCV-RNA level was detected as 138.000 IU/ml, in 10 out of 121 hemodialysis patients (8.2%) HBV-DNA was at detectable level. While in 7 of 10 plasma samples (70%) in which HBV-DNA was detected, HBV-DNA level was < 6IU/ml, in 3 of 10 plasma samples (30%) HBV-DNA level was found as > 6IU/ml. HBV-DNA amounts belonging to 3 patients whose HBV-DNA level was > 6 IU/ml were found as 108 IU/ml, 157.000.000 IU/ml and 72.5 IU/ml.
Conclusion: It was found out that in hemodialysis patients whose serologic indicators for Hepatitis B and C are negative, occult Hepatitis B infection is seen 10 times more frequently than Hepatitis C infection. Positive demonstration of HBV DNA or HCV RNA in serum or liver is potentially seen in hemodialysis units. Incidence of occult hepatitis due to HBV or HCV in hemodialysis patients is of significant importance in terms of the probability of its transmission to other patients and healthcare staff and development of especially hepatitis reactivation or chronic liver disease in patients after kidney transplant.
For this reason, we believe it would be particularly useful to investigate the presence of occult hepatitis by molecular methods in hemodialysis patients especially scheduled for transplantation.
Keywords: Okült hepatit, hepatit B, hepatit C, real time PCR, hemodiyaliz hastaları
Research Article
Neziha Yılmaz, Aydın Çifci, Mehmet Balcı, Coşkun Kaya, Salih Cesur, Mehmet Uyar, Seda Sabah, Yalçın Erdoğan, Mehmet İbiş
Ortadogu Tıp Derg, Volume 9, Issue 1, pp. 6-11
ABSTRACT
Aim: Patients with hemodialysis are in the risk group for hepatitis viruses which can be transmitted by blood or blood product, needle-stick injury or fecal-oral route. The present study was aimed to determine the seropositivity of Hepatitis E, Hepatitis G and TTV, in hemodialysis patients.
Materials and Methods: A total of 132 people, consisting 66 hemodialysis patients (30 female, 36 male) and 66 controls (43 female, 23 male), was included in the study. Anti-HEV, anti-HGV and anti-TTV IgG levels were measured by ELISA method. Statistical analysis was performed with SPSS software. The results of the statistical evaluation Students t test, Fisher's exact test and Mann-Whitney tests were used. The value of P < 0.05 was considered as statistically significant.
Results: The age average of the 66 patients and healhty subjects in the study was 54.9 and 47.2 years, respectively. When the age average of patient group and control group were compared, the average age of the patient group was higher than the control group. Anti-TTV-IgG and anti-HEV IgG positivities were higher in hemodialysis patients than in the control group. Anti-HGV-IgG positivity was not noted in patients and the control group. There was no statistically significant relationship between anti-TTV IgG and anti-HEV IgG positivities and the duration of hemodialysis, age and gender.
Conclusion: Hemodialysis patients are at a high risk of transmission of TTV, hepatitis E virus and other hepatitis viruses. Therefore, complying with the rules of cleaning and disinfection in hemodialysis units are necesseary for prevent transmission of hepatitis viruses, such as HEV, and TTV.
Keywords: Hemodialysis patients, hepatitis E, hepatitis G, TTV, seroprevalence
ÖZ
Amaç: Hemodiyaliz hastaları kan, kan ürünleri, perkütan yaralanma veya fekal-oral yolla bulaşabilen hepatit virüsleri açısından risk grubunda yer alır. Bu çalışmada, hemodiyaliz hastalarında Hepatit E, Hepatit G ve TTV seropozitifliğinin belirlenmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 66 hemodiyaliz hastası (30 kadın, 36 erkek) ve 66 kontrol (43 kadın, 23 erkek) olmak üzere toplam 132 kişi dahil edildi. Çalışmada anti-HEV, anti HGV ve anti-TTV IgG düzeyleri ELISA yöntemi ile çalışıldı. İstatistiksel analizler SPSS programı ile yapıldı. Elde edilen sonuçların istatistiksel değerlendirilmesinde Students t testi, Fischer exact testi ve Mann Whitney-U testleri kullanıldı. P < 0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular: Çalışmaya alınan 66 hasta ve 66 sağlıklı kontrol grubunun yaş ortalaması sırasıyla; 54,9 ve 47,2 idi. Hasta ve kontrol grubunun yaş ortalaması karşılaştırıldığında hasta grubunun yaş ortalaması daha yüksekti.
Anti-TTV IgG ve anti-HEV IgG pozitifliği hemodiyaliz hastalarında kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu. Hasta ve kontrol grubunda anti-HGV IgG pozitifliği tespit edilmedi. Hemodiyaliz hasta grubunda anti-TTV IgG ve anti-HEV IgG pozitifliği ile hemodiyaliz süresi, yaş ve cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı.
Sonuç: Hemodiyaliz hastaları, TTV, hepatit E virüsü ve diğer hepatit virüslerinin bulaşı açısından yüksek risk taşırlar. Bu nedenle, hemodiyaliz ünitelerde temizlik ve dezenfeksiyon kurallarına uyulması HEV ve TTV gibi hepatit virüslerinin bulaşını önlemek için gereklidir.
Keywords: Hemodiyaliz hastaları, hepatit E, hepatit G, TTV, seroprevalans
Research Article
Salih Cesur, Özlem Kurşun, Deniz Aylı, Göknur Yapar Toros, Nilgün Altın, Sami Kınıklı, İrfan Şencan
Ortadogu Tıp Derg, Volume 8, Issue 4, pp. 177-181
ABSTRACT
Objective: In this study, it was aimed to determine nasal Staphylococcus aureus (S. aureus) carriage ratio of outpatients undergoing hemodialysis because of chronic renal failure and mupirocin, fucidic acid, trimethoprim-sulfamethoxazole susceptibility of isolated strains.
Material-Method: One hundred ten adult hemodialysis patients (56 females [51%], 54 [49%] males) were included in the study. Nasal swab samples obtained from the patients were inoculated into mannitol salt agar (Oxoid, UK) and oxacillin resistance screening agar (ORSAB, Oxoid, UK) respectively and simultaneously. Colonies that grew on the petri dishes were identified with convantional methods. Meticillin resistance was verified using cefoxitin disk with disk-diffusion method. Mupirocin, fucidic acid and trimethoprim-sulfamethoxazole (TMP/SMX) susceptibility of isolated strains were determined with disk-diffusion method in accordance with recommendations of Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI.)
Results: Among 110 patients included in the study, methicillin-sensitive S. aureus (MSSA) nasal carriage was found in 20 (18%) and methicillin-resistant S. aureus (MRSA) carriage was found in 5 (4.5%). Total S. aureus nasal carriage was found to be 22.7% (25/110). While the susceptibility of MRSA strains was found as 1 resistant strain for mupirocin, 2 resistant strains for fucidic acid, 2 resistant strains for TMP/SMX for MSSA, there was 1 resistant strain for fucidic acid and no resistant strains for mupirocin and TMP/SMX.
Conclusion: Nasal S.aureus carriage ratio was found to be lower when compared with other reports fromTurkey. Besides, mupirocin, fucidic acid and TMP/SMX susceptibility of isolated strains was also found to be lower. We concluded that determining the antibiotic susceptibility of the strains will increase the success to the goal of eradicating the nasal carriage in outpatients undergoing hemodialysis.
Keywords: Hemodialysis patients, Staphylococcus aureus, nasal carriage, mupirocin, fusidic acid, trimetoprim-sulfamethoxazole
ÖZ
Amaç: Bu çalışmada kronik böbrek yetmezliği nedeniyle ayaktan takip edilen hemodiyaliz hastalarında Staphylococcus aureus (S. aureus) nazal taşıyıcılığı oranlarının yanısıra izole edilen suşların mupirosin, fusidik asit ve trimetoprim-sulfametoksazol duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlandı.
Gereç-Yöntem: Çalışmaya 56 (%51) kadın, 54 (%49) erkek olmak üzere toplam 110 erişkin hemodiyaliz hastası dahil edildi. Hastalardan alınan nazal sürüntü örnekleri sırasıyla mannitol salt agar (Oxoid, UK) ve oksasilin direnci tarama agar (ORSAB, Oxoid, UK) besiyerlerine eş zamanlı olarak ekildi.
Besiyerinde üreyen koloniler konvansiyonel yöntemlerle (Gram boyama, katalaz ve koagülaz testleri ) tanımlandı. Metisilin direnci sefoksitin diski kullanılarak disk-difüzyon yöntemiyle doğrulandı. İzole edilen S. aureus suşlarında mupirosin, fusidik asit ve trimetoprim-sulfametoksazol (TMP-SMZ) duyarlılıkları Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI ) önerileri doğrultusunda disk-difüzyon yöntemiyle belirlendi.
Bulgular: Çalışmaya alınan toplam 110 hastanın 20’sinde (% 18) metisiline duyarlı S.aureus (MSSA), 5’inde ( %4.5 ) ise metisiline dirençli S. aureus (MRSA) burun taşıyıcılığı saptandı. Toplamda S. aureus nazal taşıyıcılığı oranı ise %22.7 (25/110) olarak belirlendi.
İzole edilen MRSA suşlarının mupirosin, fusidik asit ve trimetoprim-sulfametoksazol (TMP-SMZ) duyarlılıkları sırasıyla; mupirosine 1, fusidik aside 2, TMP-SMZ’ye 2 dirençli suş saptanırken, MSSA suşlarında fusidik asite dirençli 1 suş saptanırken, mupirosin ve TMP-SMZ’ye dirençli suş saptanmadı.
Sonuç: Ayaktan takip edilen hemodiyaliz hastalarında S. aureus nazal taşıyıcılık oranları ülkemizde bildirilen oranlara kıyaslandığında daha düşüktü. Ayrıca izole edilen S. aureus suşlarında mupirosin, fusidik asit ve TMP-SMZ direnç oranları da düşük olarak belirlendi.
Hemodiyaliz hastalarında nazal taşıyıcılığın eradikasyonu planlandığında izole edilen suşların antibiyotik duyarlılıklarının saptanmasının eradikasyon başarısını artıracağı görüşündeyiz.
Keywords: Hemodiyaliz hastaları, Staphylococcus aureus, nazal taşıyıcılık, mupirosin, fusidik asit, trimetoprim-sulfametoksazol